İÇİMİZDEKİ KARA SUYU AKITABİLMEK
Bir yaz mevsimi daha geçit törenini tamamlamakta. Güneyde fiili olarak hissedilmese de sonbaharla merhabalaşıyoruz.
Yaza ait tabii şartlarda yetişmiş meyveler ve sebzeler seralarda büyüyen kardeşlerine bırakacak pazar tezgahlarındaki yerlerini doğal olarak. Sonbaharın getirdiği yeni tatlar da merhaba diyecek gür sesleriyle.
Meyve çeşidinin bolluğu ile mest olup, rengarenk sebzelerle kendimce tarifler denemekten zevk alırım. Bazen patlıcanlarla uğraşmak gerekir. Temizlenip ayıklanan sebze acısının çıkması için tuzlu suda bekleyince suyun rengini değiştirir. Kara suyu ile akıp gider acısı da. Gönül rahatlığı ile pişirilen yemek afiyetle yenir.
Okuduğum bir yazı, insanın da acı suyu ve kara suyu olduğundan söz ediyordu. “Acı suyu kişinin bastırdığı küçük öfkeler, kıskançlıklar olup kısa sürede bırakılabilen bir haldir. İnsanın kara suyu ise ruhun derinliklerine saklanmış öfke, pişmanlık, suçluluk, değersizlik ve yas duygularıdır. Bu duyguların yıllarca ağırlığını taşımaktır. Bunun sonucunda zaman içinde öfkeli, mutsuz kişilik olarak yaşamaktır.” Çok doğru bir tespit değil mi?
Hayata dahil olan üzücü, yıpratıcı olaylarla yüzleşebilmek, zorluklara sabırla direnmek, affetmek insanın kara suyunu alır. Kara suyundan kurtarabilen kişi arınıp dönüşür. Hayatının yönü de değişir böylece.
Ama zordur kara suyu çıkarabilmek. Ruhu mesken tutmuş, sertleşip kabuklanmış bu duygulardan kurtulmak büyük emek ve azim ister. Sabır ister, cesaret ister. Yüzleşebilme gücü ister. Hayata ve zamana güven ister. “Bu da geçer ya Hu!” inancıyla yaşayabilmeyi ister.
Tırtılın kelebeğe, üzümün şaraba dönüşmesini örnek alırsak, insanın da azimle ve sabırla mayalanmışlığının güzelliğine paha biçilebilir mi?
Kara sudan kurtulmak, ruhta taşınan yükü atıp, özgürleşmektir. Kişinin ruhunun bir üst haline ulaşabilmesidir. Sonrasında gülümsemeler fotoğraf çekimindeki kadar kısacık olmaz. Ruhuyla gülümseyen insanın yüzünden taşan ışık hiç sönmez.
Keşke hepimiz kara suyumuzu çıkarabilecek kadar sabırlı olabilsek. Bakış açıları değişmiş, daha hoşgörülü, bastırılmış hiçbir duygusu kalmamış ve böylece düşünceleri düzgün, esnek, güler yüzlü insanlardan oluşan bir topluluk olmak nasıl güzel olurdu değil mi?

