GENÇLERE TAŞKIN MASALLAR
Mehmet ARSLAN
Şu şarkıyı söylendiğinizi duyar gibiyim:
“Düştüm mahpus damlarına öğüt veren bol olur.”
Zaman çetin, hayat zor, ekmek aslan’ın ağzından midesine inmiş.
Gençlere, yeni nesle tüm kapılar kilitlenmiş.
Bunlar kişiden kişiye değişirmiş.
Bunlara aldırmayın gençlerim.
Hep deyin ki; “Gencim, dağı taşı delerim.”
Bakın yolsuz köyün yolcusu ne demiş?
Hep söylerim.
Bizim kuşak; İbrahim ÖZEN’e, Ali ORHAN’a, Mustafa KOÇ’a, Ali KOÇ’lara, Ali VAROL’lara özenip yol tuttuk.
Aklımızı eğitime takıp, köyümüzdeki yoksulluğu, çaresizliği, kör cahilliği arkamıza atıp okuduk.
Adam olduk olamadık, ama az çok çevremizi, dünyayı anladık.
Sokaklarda da yattık, yıldızlısında da kaldık.
“Barış” dediklerine bakmayın siz; dünyanın en büyük yalanıdır.
Eko sistem savaş üzerine kuruludur. İnsanoğlu da eko sistemin bir ürünüdür.
BARIŞ dedikleri diplomatik bir avuntu, karşı güçlerin denge durumudur.
Yok öyle bir şey.
Eğer öyle olsaydı; evrenin varoluşundan bu güne insanoğlunun üçte biri savaşlarda mı ölürdü?
Geçelim bu kördüğümü, gelelim günümüze.
Evrenin en değerli varlığı, hazinesi bilgidir.
Evreni bilgi yönetir.
Bilgiyi yenecek silah henüz üretilmemiştir, üretilmesi de olası değildir.
Köyümüz aklıma düşünce; Zobu Emmi, Anam, Babam ve Emine Abam aklıma gelir.
1999’da Aldürbe’de ben sordum Zobu Emmi anlattı.
“Bir gün askerde ki çobanlardan bir mektup gelir. Obada okuyan yazan yoktur. Aldürbe’de Maşılı Obasına gidip mektup okutulur. Bizim oğlanı askerde de sürünün başına çoban dikerler. Subayına yazdırdığı mektubunda “Bizim ala erkeç buraya geldi yanımda anacığım babacığım” der. (Kurtuluş Savaşı Vergisi) İşte tam burada Ahmet Ali Amca ile gözlerimizden yaşlar süzülür.
Bizim kuşak gençlik “Vatan kurtaran Şaban”lardık.
Kök bilgi olmadığından; iyi niyetli yanlışlar da yaptık, sağa sola kanıp inandığımız da oldu. Geriye dönüp baktığımda yürüdüğümüz yol genel olarak doğruydu.
Bilgisiz insan sömürü kaynağıdır, onun bunun değneği, oyuncağıdır.
Hala içimi sızlatan, içimde taşıdığım, unutamadığım birkaç anı vardır.
Birincisi;
Yatılı okula gideceğim günlerde babamın Devlet Dairesi’ne girerkenki suçlu psikolojisi ürkekliği ve memurların önünde komutanına topuk selamı verir gibi esas duruşta dikilişi, ezilişi, kapıdan geri geri çıkışı.
Babamın okuduğuma hiç inanmayışı; yedek subay elbisesiyle köyde elini öptüğümde gözlerinden iki damla yaş süzülüp ; “Artık ölsem de gam yemem…” deyişi.
İkincisi;
Arada bir geldiğim Ahmetler’de; yüksek çardakta uyurken anamın şafak vakti bağa bahçeye giden köylülerimize; “Oğlan uyuyor yavaş konuşun uyandıracaksınız!” diye etrafta nöbet tutuşu, okuyan çocuğuna karşı ince, zarif duruşu.
Sonuncusu;
Bilirsiniz Emine abam köyde, beline kırk kat sarmalayıp zulaladığı cep telefonuyla her hafta beni arar.
Her seferinde de sanki üzerine farzmış gibi “Elif’in dersleri nahıl?” der, sorar.
Ben de nakarat gibi aynı cümleyi tekrarlarım; “İyi, çok güzel” derim, keyiflenip uçar, “Aferin benim yavrum” deyip kahkahayı basar.
Bin yıldır Anadolu’da kurulu devletiyle yaşayan insanların torunu olan bu insanlar, okumaz yazmazdı. Eskiden, kör cahil ben bu davranışların derinliğini, altında yatan yoksulluğu, haksızlığı, ezikliği yormaz anlamazdı.
O zaman nedir bu?
İşte bu, Anadolu’ya gelip devlet kuran ve BİN YILDIR bu topraklarda yaşadığı halde okumasız yazmasız, bilgisiz kalan, haksızlanan insanların bilinçaltı vicdan birikimidir. Cehalete, yoksulluğa kinidir.
Okuyan ve okuyacak olan çocuklarımız.
En büyük değer, en büyük servet bilgidir.
Aldırmayın siz etraftaki bilgisiz; atlı, katlı, yatlı , göbekten kravatlı varsıllara. En fazla bir poyraz zamanı kadardır ömürleri, çıkamazlar yarınlara.
Dünyayı bilgi toplumu yönetir, geleceğe yön verir.
Tarih bunun ipuçlarını verir.
Tarih, devlet olmuş ulusları konu edinir, bilgili insanları not eder.
Devletin olabilmesi için;
Toprak,
İnsan,
Ve Egemenlik gereklidir.
Devleti kurmak ve yönetmek için bilgi yeterlidir.
Yol, su, elektrik sonradan gelir.
İnsanoğlu;
Avcılık-Toplayıcılık devri,
Tarım devri,
Sanayi devri’ni,
Devirdi geçti.
Bunlar geride kaldı.
Şimdilerde “Bilgi Çağı”na daldı.
Bilgi çağının temeli de “yazılım”da…
Yani; her nerede olursak olalım, aynı anda hem bulunduğumuz yerde hem de dünya’nın her yerindeyiz artık.
Köyümüzün tüm anne ve babaları benim anam babam gibi aynı düşünce ve duyguları taşır. Hatta öyle diyebilirim ki sizler için çalışır, sizler için yaşar.
Yusuf’un başarısını okuyunca heyecanlandım ve bu yazıyı yazdım.
Yazımı; okumasız yazmasız atalarımız, bizim kuşağa önder olan büyüklerim İbrahim ÖZEN, Ali YÜCELLAP, Mustafa KOÇ, Karaosmanoğlu Ali KOÇ , Ali Onbaşıoğlu Ali KOÇ ve Ali VAROL adına sunuyorum.
Okuyalım, okutalım, çevremizi bilgiyle donatalım.
Bilgiyle kalın, geleceğe yol alın.
30 Temmuz 2010
