CORPORATE
Zehra Özdemir Yazarın Tüm Yazıları
Zehra Deniz ÖZDEMİR Manavgat Doğançam köyünde doğdu. İlkokulu Doğançam'da, Ortaokul ve Liseyi Manavgat'ta okudu. Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirdi. Ahmetlerli Mustafa Özdemir'le evli ve iki çocuk annesi olan Zehra Özdemir, ...
ANKARA İZLENİMLERİ
Zehra Deniz ÖZDEMİR
Bugün çok farklı bir dünyadaydım sanki; sabah erken saatlerde seher vakti denen sevdiğim bir zamanda yola cıktık. Bu defa yolumuz Manavgat değildi.
Eşimin yoğun iş temposu benim de Konyadaki yoğun koşuşturmalarımdan sonra bu Ankara ziyareti bize çok iyi gelmişti. Gerçekten evi, işleri Konya’da bırakmıştım. Ziraat Fakültesinde bir meslek sınavına katılmıştım. Sınavdan çıkınca sonuç ne olursa olsun diyerek hiç kafamı yormadım.
İlk işimiz Anıtkabri ziyaret etmek oldu. Oğlum Ahmet’in çok istediği Anıtkabir’i görmeyi ben de çok istiyordum. Daha yoldayken ben de Ahmet kadar heyecanlanmıştım.
Ne zaman Cumhuriyet Tarihine bir göz atsam hep duygulanır, bir kez daha Atatürk’e hayran kalırım ve "Keşke biraz daha yaşasaydı" derdim. Çocukluğumdan beri ona karşı özlem ve hayranlık duyarım. Çocuklarımın da bu duyguyu taşımasını istiyorum.
İşte Anıtkabir! Bu benim için ve Ahmet için büyük bir andı. Atamı ilk ziyaretimde adeta onunla konuştum ve gözlerim doldu. Bize bu ülkeyi emanet etti. Duygularım, mırıldanmalarım kendi kendime devam ederken nasıl da dalmışım... O sırada ne küçük oğlum Mert’in elini tutmak ne de Ahmet’in sorularına cevap vermek aklıma gelmedi. Gökte dalgalanan Türk Bayrağıyla birlikte içimden ben de dalgalanıyordum, coşuyordum.
Mutluluğu, hüznü hepsini karışık yaşadım Anıtkabir’de. Aynı atmosfer müze ziyaretinde de devam etti. Kurtuluş Savaşı mücadeleleri, cepheye mermi taşıyan kadınlarımız, vurulmuş, yerde yatmakta olan askerler... Bir yandan vatan uğruna şehitlik ne güzel diye düşünürken, bir yandan cephaneye mermi taşıyan annenin evladını bırakıp; "Çocuk bulunur ama vatan elden giderse vatan geri gelmez” düşüncesi gözümden akan yaşları durduramadı.
Bu duygularımı kağıda dökemiyordum ama yudum yudum yaşadım. Her ne kadar dışarıdan izlesem de ruhum onların içindeydi sanki. Bazen kendimi yaralı askerlere hemşirelik yapan hasta bakıcının yanında, bazen mermi taşıyan kadınların içinde varmışım gibi gönlümün olması gereken yerde buldum.
Atamın kıyafetlerinin sergilendiği vitrini gözlüyorum. Hepsi ne kadar da moderndi. Dikkatimi çeken el örgüsü süveteriydi. Onun anısına modelini aklımda tutup örmek ve çocuklarıma giydirmek istedim. Siz de onun izinde yürüyün dercesine…
Bir Atatürk büstüne takım elbisesini giydirmişler, bizlere bakıyor; mavi, çakmak çakmak gözleriyle... Bir an gerçekmiş gibi konuşmak istedim. Sanki "Vatana sahip çıkın dercesine" bir şeyler ima ediyor diye düşündüm... Ben de içimden sözler veriyordum o mavi gözlerine bakarak, gözlerimi kaçırmadan...
"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." sözünü tekrarlıyorum. Göremedim, tanıyamadım demektense, bu sözünü uygulamak yeterli deyip oradan saygıyla ayrılıyorum.
Anıtkabiri ziyaret etmeden önce o kadar heyecanlanmışım ki, güvenlikten geçirdiğim telefonu bile geri almadan çıkmışım. Saatler sonra aklıma geldi…
Sonra da çocukların isteğine uyup Hayvanat Bahçesine gittik. Çocuklar bizim gibi köylü değil ki… Orada çok eğlendiler. Ama benim için Ankara maceramızın en güzel kısmı Anıtkabir ziyaretiydi…
İşte Ankara izlenimlerini içimden geldiği gibi yazıp sitede sizlerle paylaştım. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Zehra Deniz Özdemir, Konya

