CORPORATE
Ali VAROL Yazarın Tüm Yazıları
Ben emekli öğretmen Ali Varol. Yazı yazmayı ve resim yapmayı severim. Manavgat Ahmetler köyünde doğmuş, orada büyümüşüm. Köy yaşamını iyi tanırım ve doğa ile iç içe olmak keyiflidir. Çocukluğumda aileme yardım ederken çift ve harman...
AĞAÇ YAŞ İKEN EĞİLİR
Ben Almanya’ya gittiğimde bisiklet sürmesini bilmezdim. İlkokula Türkiye’de başlamıştım, Almanya’da devam ettim. Bisiklet sürmeyi de orada öğrendim. Sonradan Türkiye’ye döndük. Türkiye’yi de Almanya’yı da çok seviyorum. Çocukluğumun, okul yıllarımın birazı Almanya’da geçti. Orada yaşadığım tatlı acı anılarım var. Onlardan bazılarını hatırlar, o günleri yeniden yaşarım.
Sözgelimi okulu ele alalım. Ben anaokuluna gitmedim ama orası buradaki gibi oyun oynama yeriydi. Küçük kardeşim anaokuluna gitti. Ben üçüncü sınıfa devam ettim. Oradaki okulların buradakinden bazı farklı yanları vardı. Sözgelimi bizim derslerimiz arasında uygulamalı trafik derslerimiz de vardı. Ben okulda en çok uygulamalı dersleri severdim. Yüzme dersi, iş dersi, trafik dersi… Bu derslerde sadece kulaklarımızı, gözlerimizi değil, ellerimizi ayaklarımızı, bedenimizi de kullanıyorduk. Bu derslerde öğrendiklerimizi kolay kolay unutmuyorduk.
Üçüncü, dördüncü sınıflarda uygulamalı trafik dersimiz vardı. İlk trafik dersine başladığımızda ben şaşırmıştım. Bir gün öğretmenimiz:
“Kimlerin bisikleti var?” diye sordu. Çoğunluk parmak kaldırdı.
“Kimlerin yok?”
Üç öğrenci parmak kaldırdı. Biri de bendim.
“Yarın bisikleti olanlar bisikletlerini getirsin Çanta getirmeyin. Ehliyet için alıştırmalar yapacağız.”
Çocuklar ellerini havada sallayıp sevinç narası attılar.
“Yaşasın, bisiklet süreceğiz!”
“Yaşasın, ehliyet alacağız!”
Sonraki gün trafik dersine çantalarımızı getirmedik. Bisikleti olanlar bisikletlerini getirdi. Bisikletleri alıp okul yakınındaki öğrenme alanına gittik. Oraya bir kamyonla polis amcalar da geldi. Kamyonun içinde çocuk bisikletleri vardı. Bisikleti olmayan arkadaşlara arabadan bisiklet çıkarıp verdiler. Öğrenme alanında yollar, üçlü, dörtlü kavşaklar, yaya geçitleri, tiren yolu olan hemzemin geçitler vardı. Yani burası büyüklerin ehliyet için sınava girdileri imtihan pistine benziyordu.
İlkin polis amcalar bisikletin bölümlerini tanıttı. Sonra nasıl sürüleceğini gösterdi. Yollarda giderken nerede nelere dikkat edeceğimiz anlatıldı. İlkin biraz serbest alıştırma yaptık. Sonra üç gruba ayrıldık. İki grup gözlemci grup oldu. Birisi kavşakta sağa dönenler kurallara uyuyor mu, onu gözlem altına aldı. Öteki grup yan yoldan ana yola çıkarken nelere dikkat edilecek onu gözledi. Üçüncü grup da bisiklete binip bu yollarda kurallara uyar şekilde bisikletlerini sürdüler. Gözlemci gruptaki çocukların ellerinde sınıf listesi vardı. Listenin yanında da bisiklet sürerken uyulacak kuralların adları yazılıydı. Çocuk kavşakta sağa dönerken kurala uymuşsa artı puan veriliyordu. Kurala uymayanlara eksi puan veriliyordu. Bisikleti kullananlar da öğrenciydi, kontrol edenler de. Öğretmenler, polisler onlara yardımcı oluyorlardı. Gerekmedikçe çocukların işlerine karışmıyorlardı. Sürücüler bütün kontrol noktalarını geçince gruplar değişti. Sürücü grup gözlemci oldu. Gözlemci gruptan biri de sürücü oldu. Böylece bütün guruplar hem sürücü konumuna geçti hem gözlemci konumuna geçti. Sürme işlemi bitince sınav pistinden ayrıldık. Bisikletleri okulun önündeki bisikletler için düzenlenmiş yere koyup sınıfa geldik. Sınıfta değerlendirme yaptık. Eksi puanı olmayanları alkışladık. Eksi puanı olanlar nerede neden yanlış yapmış onları inceledik.
Sonra bu derslerde öğrendiklerimizi şehir içindeki kavşaklarda ya da duran bir aracı geçerken hatırladık, uyguladık. Bisiklet sürmesini, daha doğrusu bisikletle araba yolunda nasıl doğru gideceğimizi öğrendik. Bisikletle yolun neresinden gidilir? Ara yoldan ana yola çıkarken nelere dikkat edilir? Önümüzdeki bir aracı sollarken nasıl davranılır? Kavşakta sağa ya sola dönerken neler yapılır? Sınıfta öğrendiklerimizin hepsini yollarda giderken uygulayıp pekiştirdik. Haftada bir gün sınav pistinde gözlemci grupların eşliğinde uygulama yaptık. Kısacası trafik kurallarını ve doğru bisiklet sürmesini tam öğrendik. E, hakkımız değil mi bir ehliyet almak? Büyüklerden doğru taşıt sürenlere ehliyet verilir de bizden doğru bisiklet sürenlere neden ehliyet verilmesin? Ehliyet alma sınavına tam tekmil hazırlandık. Sınav gününü iple çektik.
Sınav günü sınav pistine geldik. Polis amcalar da geldi. Çocuklar gene üç gruba ayrıldı. İki grup gözlemci, bir grup sürücü oldu. Sürücülerin doğruları artı puanla, yanlışları eksi puanla işaretlendi. Sürücüler pistteki turu tamamlayınca gözlemcilerden biri sürücü oldu. Böylece bütün çocuklar sınavı tamamladı.
Sonraki gün bir tören yapıldı. Bazı arkadaşların ana babaları da geldi. Onlar da çocukların sevincini paylaşmıştı. Aralarındaki konuşmalardan bazılarını biz de duyuyorduk.
“Çocuklar büyüklerden daha kolay alıyor ehliyeti.”
“Atalarımız ne demişler: Ağaç yaş iken eğilir.”
Sınavı kazanan çocuklara polisler tarafından bisiklet ehliyetleri verildi. Ehliyette şöyle yazıyordu: ”Bu ehliyetin sahibi yollarda bisiklet sürme becerisini ve bilgisini kazanmıştır.” Sonra arkadaşların bisikletlerine birer de plaka taktılar. Plakalarda şehir ve bisiklet numarasından sonra şöyle bir yazı eklenmişti. “Bu bisikletin sürücüsü yollarda gitme hakkını kazanmıştır.”
Arkadaşlarım bayram etmişti. Bisikleti olmayan üç arkadaşıma ve bana da ehliyet vermişlerdi. Bize ayrıca bir sürpriz yaptılar. Polis amcanın biri:
“Çocuklar, üç arkadaşımız bisikleti olmadığı halde çok gayret gösterip diğer arkadaşları gibi çalışarak doğru bisiklet sürmeyi öğrendikleri için, bu gayretlerinin karşılığı olarak kaymakamlığımız yardım fonundan onlara birer bisiklet hediye edilmiştir.”
Bisikleti olmayan iki arkadaş ile bana da arkalarında plakaları vidalanmış olan birer bisikleti verdiler.
“Hayırlı olsun, güle güle kullanın!” dediler. Diğer sınıf arkadaşlarımız da bizi alkışladılar. Bütün arkadaşlar sevindiler. Yeni bisiklete sahip olan arkadaşların sevinci ötekilerden biraz fazlaydı galiba.
Bizim okulda her sene diğer bayramlar gibi bir bayram daha yapılırdı: Bisiklet Ehliyeti Bayramı. Her sene çocuklar o günü dört gözle beklerdi.

