AHMETLER YAYLASINDAKİ OBALARIMIZ
Oba Yerlerimiz, Yurt Yerlerimiz ve Obruklar
Ben yaylada Kumluboğaz’da doğmuşum. Anam öyle söylerdi. Günü, ayı, senesi belli değil. Bir Güz mevsimi olsa gerek. Çünkü benim çocukluğumda bizim köylüler Mayıs ayı içinde yaylaya çıkınca bir ay kadar Kuyu ve İmalı civarında otururlardı. Bir ay sonra Akdağ’daki karların birazı eriyip hayvanların gezmesi mümkün olunca, örenlerin üstünden kar kalkınca Akdağ’a göçerlerdi. Akdağ’da birkaç ay kalınır, karlar tükenip hayvanlar susuz kalınca obalar güzleye Aldürbe ve Yeroluk civarına göçerlerdi. Bu bilgilerden yola çıkınca Aldürbe – Kumluboğaz da güzlek olarak kullanıldığına göre ben güz mevsiminde doğmuş oluyorum.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” Demiş ünlü düşünür Heraklitos.
Çocukluğumdan bu güne çok şeyler değişti. Köprülerin altından çok sular aktı. Benim çocukluğumda Ahmetler köylüleri baharın, yazın, güzün nerelerde oba tutarlardı, hangi yurt yerinde kimlerin obası vardı, kısaca bir göz atalım. Sonra da bu gün durum ne merkezde bir bakıp, nerden nereye gelmişiz ne gibi değişimler olmuş bir kıyaslayalım.
***
İlkbaharda (Mayıs – Haziran. Yuvarlak bir ay) oba tutulan yerler:
Ahmetler Kuyu’sundaki obalar:
Eskilerin anlattığına göre eskiden köylülerin tamamı ilkbaharda Kuyu’da otururlarmış. Benim hatırladıklarım:
Emir El
Molla Mehmet El
Şaban El (Kara Beşir)
Kurna Dibi’nde Aşçı Mehmet Emmim, Adıgüzel Dayım ve bizim obamız da vardı.
Kurna Dibi’nde ve Kuyunun değişik yerlerinde köylülerimiz arılık da kurmuşlardır. Ben bile Ahmetler Kuyu’sunda üç değişik yere arı koydum. Bazı arı konulan yerlerde arıları koymak için alt yapı yapılmıştır. Sözgelimi rüzgâra karşı korunak yapılmıştır, sel suyuna karşı düzgün sıralı taşlar dizilmiştir. Böyle emek verilmiş yerler sahiplenmiş sayılır; başkası oraya arı koymaz. Burası taşları düzenleyenin arlığı olarak bilinir. Eğer bu alt yapıları yapan arıcı gelmeyecekse ona sorulur ve öyle arı konulur. Ama alt yapı olmayan yerlere kim erken gelirse o arılarını koyar.
İmalı’da: Topal Hasan, çocuklarının oba yeri vardı. Boş olduğu seneler başkaları da otururdu.
Çırlavık’ta: Pantır El'in oturduğu obalarda Gedik Hüseyin, Yirik Çavuş ve Koca Mustafa’yla Zobu ve Mukuoğlu’nun obasları.
Karakoyak’ta: Deli Hacı ve Küçük Osman’ın obası.
İmalı Ardı’nda: Tülüce ve Kısaca’nın obası, Höke Yusuf’un obası, Kara Mehmet ve Deli Ahmet’in obası.
***
Yazın (Haziran, Temmuz, Ağustos) oba tutulan yerler: Temmuz Ağustos aylarında Ahmetlerlilerin oturduğu yurt yerlerinin genel adına Akdağ denir. Akdağ’daki oba yerlerimiz:
Aylıca’da 3 oba vardı. Emir El, Sarı Mehmet El, Tülüce ve Kısaca El
Musabaylıcası’nda Deli Hacı ve kardeşi Küçük Osman’ın obası vardı. (Burası Akça Musa’sının oba yeri olmalı. Adını ya Akça Musa’sından ya da onun Musa adlı bir dedesinden almış olabilir. Musa Aylıcası > Musa Baylıcası şeklinde değişmiş olabilir.)
Bozlağan’da 5 oba vardı:
Molla Mehmet El,
Kara Abdullah El,
Tekeli El
Kara Osman El,
Adıgüzel El (Pantır Emmi ile)
(Ben çocukluğumda kepeneği terkileyip gece oğlak gütmeye Bozlağan’da Molla Mehmet Elin içindeyken gitmiştim.)
Kızıleğriönü’nde 2 ya da 3 oba vardı: Pantır El daha çok burada ve Çırlavık'tta otururdu. Yirik Çavuş, Koca Mustafa obası, Zobu ve Mukuoğlu’nun obası vardı.
Tomsubaşı’nda 2 oba:
Topal Hasan ve çocuklarının obası,
Emir Elin obası vardı.
Bu obalarda yeni sürü oluşturanlar otururdu. Bazı seneler de boş kalırdı. Ben Mehmet Dayımğille beraber oturduğumuzu hatırlarım. Tomsubaşı’nda bazen Şaban El de otururmuş.
Sayyatak’ta: Höke Yusuf ve oğullarının obaları,
Güllü Belen’de: Kara Mehmet ve Deli Ahmet Elin obaları,
Katırcı İni’nde: Kara Beşir Elin obası vardı.
***
Akdağ’da akarsu ve kuyu yoktur. İnsanlar sularını karlardan sağlarlar. İlkin oba yakınındaki kayaların dibinde kışın birikmiş ve sıkışmış kar yığınlarından temiz bir kazma ya da daha çok nacak ile sırtta taşınabilecek büyüklükte kar “kös”leri kesilir, bunlar sırta yüklenilir, getirip çadırın önündeki özel olarak hazırlanmış düzgün ve hafif meyilli bir taşın üstüne konur. 50 – 100 cm. uzunluğunda olan kar kösünün bir ucu taştan dışarıya uzatılır. Bu kar uzantısının altına bir helke konur. Karlar eridikçe damlaya damlaya helkeyi doldurur. Dolan helkedeki su güğümlere, ibriklere, su kabaklarına ya da başka kaplara konur. Boşalan helke tekrar karın altına konur ve dolmaya devam eder. Gündüz karın üstü açılır ve güneşi görürse kar çabuk erir ve “cirleyerek” akar. Genelde kar kösü toz olmasın diye üzerine bir kilim veya “melese” gibi örtü örtülür. Eğer evde kullanılmayan boş kazan veya tokat gibi kaplar varsa kar kösü bunun içine de konabilir. Eğer kar böyle kazan içinde erirse yüzünde köpük oluşabilir.
Hayvanların sulanması için kar yığınlarının önüne bir karış derinliğinde “su yalakları” kazılır. Bir sürünün sulanabilmesi için bir kar yığını önünde 10 kadar kar yalağı olması gerekir. Kar yalakları eriyen kar suları ile dolar. Hayvanlar da bu yalaklardaki sularla sulanır. Haziran, Temmuzda karların hızlı eridiği günlerde kar yığınlarının önünde derecikler de oluşabilir. O zaman hayvanların sulanması daha kolaydır. Bizim köyde hayvanlara yuvarlak 20 günde bir kere tuz verilir. İnce öğütülmüş kaya tuzu düzgün taşlar üzerine dökülünce hayvanlar onu kümelenerek iştahla yalarlar. Hayvanlara tuz verildiği gün onların muhakkak sulanması gerekir.
Kalın kar katmanları eriyip tükenince (Ağustosta) karlar “kar koyakları” ya da obruklardan alınır. Kar koyaklarından kar çıkarmak için bir patika yapılabilir. Ancak kar obruklarından kar çıkarmak zordur. Ya dağcılar gibi tırmana tırmana inip çıkacaksınız, ya da kuyudan su çeker gibi ip ile aşağı inip kesilen karları yukarı çekeceksiniz.
***
Akdağ’da yazın hiç kar tükenmeyen 3 tane obruk var: Aylıca, Bozlağan ve Güllü Belen’de. Diğer oba yakınlarındaki kar koyakları ve kar obruklarındaki karlar güzün tükenmektedir.
Obrukların bazılarında kar yoktur. Yaz boyunca keçi ve koyun sütlerinden yapılan yağ, peynir, katık ve çökeleklerin bozulmaması hatta olgunlaşması için bu obruklara konur. Obruğa atılıp olgunlaştırılan peynir ile atılmayan peynir arasında çok fark olur. Obruklar, süt ürünlerinin doğal soğuk hava deposudur. Alıcı bulunca ya da güzün köye göçüleceği zaman bu obruklardan ürünler çıkarılıp taşınır.
Mehmet Güngör obruklarla ilgili bazı bilgiler göndermiş. Kendisine teşekkür eder, bilgileri buraya ekliyorum:
“Akdağ’daki obruklar:
Tomsu Başı çağşırlığının tepesindeki obruğun (kar tutmaz) peyniri güzeldir.
Güllü Belen obruğu; 2 katlı yaz boyu kar tutar. Peyniri güzeldir. Güllü Belen’de ben Şaban’ı iple salardım obruğa. O peynirleri takardı ben çekerdim. Bir defasında ekim ayı idi, "Şaban sen burada kal ben gidiyorum.” deyip sesimi kestim. Şaban ağlamaya başladı aşağıda.
Aylıca obruğu: Tek katlı yaz boyunca kar tutar.
Bozlağan obruğu: 2 katlı yaz boyunca kar tutar.
Çakılbaşı obruğu (Kır oğruk): Kar tutmaz, Sayyatağın karşısında, çağşırlığın kuzey kıyısında tepededir.
Eğrigar koyağında 2-3 tane var.
İmalı Dipsizi: İmalı ininin kuzeyinde kaç metre olduğu bilinmiyor. Taş atınca çok derin olduğu anlaşılıyor. Kuytu bir yerde bulunur.
Tomsubaşı düneğinin eteğindeki obruk, 2 katlı, kar tutmaz ve çok derindir.”
***
Güzün (Ağustos, Eylül, Ekim) oba tutulan yerler:
Aldürbe Kumlu Boğaz’da Höke Yusuf, Topal Hasan ve çocuklarının obaları vardı.
Kireç Koyağında: Bazı seneler Yirik Çavuş oba tutardı.
Ortataş’ın dibinde: Deli Hacı devamlı otururdu. Bazı seneler başkaları da otururdu.
Aldürbe Çapırının dibindeki koyaklarda: Tekeli El,
Kısaca ve Tülüce El, Kara Abdullah ve kardeşi Küçük Mustafa obaları vardı.
Yeroluk’taki Sığır Koyağı’nda: Molla Mehmet El, Karamuklu Oluk’ta Emir El veya başkaları, Kızıl Oluk’un üstünde değişik aileler otururdu.
Yer Oluk’taki Aşağı Oluk’un önündeki koyakta güzün Erengerişi’nden Hacı Ahmet ve çocukları otururdu. Yer oluk’ta hayvanların sulandığı 3 tane oluk vardı: Kızıl Oluk, Karamuklu Oluk, Aşağı Oluk.
Aldürbe oluğunun üstünde: Emir El otururdu.
Çırlavık’ta: Yirik Çavuş, Koca Mustafa obası, Zobu, Mukuoğlu obası vardı. Çırlavık’ta da bazı seneler değişik aileler otururdu.
Aldürbe’nin batısında Zindan’ın yanında Kepezli Maşılı ve Topal Ahmet otururdu. Maşılı ve Topal Ahmet yaylaya çıkmaz olunca Gençler Köyü’nden Deli Hüseyin bazı seneler güzün burada konakladı.
…………………
Ahmetler obaları neden bu kadar birbirinden aralı kurulmuş?
Her obada bir davar bir de oğlak sürüsü olmak üzere en az iki sürü olduğunu düşünelim. 14 obada 28 sürü olur. Ayrıca aynı ailenin koyun ve kuzu sürüleri de olabilir. Onları saymasak bile 28 sürünün bir arada bakılması çok zordur. Sürüler birbirine karışır, Köpekler sık sık dalaşır. Hır gür, kavga gürültü çok olur. Bunu fark eden köylülerimiz mallarının rahatını düşünerek obalarını birbirinden ortalama yarım saat yürüme uzaklığında yurt yerlerinde kurmuşlar. Böylece her oba sürülerinin yayılma alanı da genişlemiş ve belirlenmiş. Obaların ve çobanların tek ve yalnız olması hayvanların bakımı açısından doğru ve faydalı görülmüş. Bu konuda deyimler tekerlemeler bile üretilmiş:
Çok çoban çokuşur
İki çoban takışır
Gözünü sevdiğim tek çoban
Sürüye o iyi bakar işte.
Hacı Ahmetliler (Erengerişlilere Hacı Ahmetli de denir.) ve Tepeköylüler Kuyu’da bir arada oturabiliyor. Hır gür olmadan geçinip gidiyorlar. Nedeni, fazla sürü olmayışındandır.
………………….
Bizim aile gibi davarı az olanların ayrıca bir sürüsü olmaz. Az davarlılar sürü sahibi birinin ardına yama olur, ya çobana yıllık bir ücret verir (çoban oğlağı) ya da (benim gibi) çocuğu varsa çobanın yanına “çeltek = yardımcı” verirlerdi. Gene de çobana yaranamazlardı. Sık sık sürü değiştirirlerdi. Benim hatırladığıma göre biz de bu yüzden birkaç kere oba değiştirmiştik. Molla Mehmet El, Sarı Mehmet Dayım El, Kara Osman Emmi El, Hacı Dayım El… Ben çobanlığı bırakınca oba değiştirmez olduk. Yaylaya da göçmez olduk.
Ahmetlerin bu oba yerlerinde oturanlar genel olarak her sene aynı yere gelip otururlardı. Ama bazen de değişiklik olurdu. Oba ve sürü sayısı bazen bir iki adet azalıp çoğalabiliyordu. Sözgelimi iki ailenin davarı azalmış. Davarlarını karıştırıp bir sürü yaparlardı. Böyle olunca oba yerinin biri boş kalırdı. Öte yandan başka bir ailenin davarı çoğalmışsa bir sürü olarak kalabalık geliyorsa kardeşler mallarını ayırırlar ve ayrı iki sürü oluştururlardı. Yeni sürü sahibi de boş kalmış bir oba yerine otururdu.
Oba boşalma olayı bazen de ailenin iş değiştirip yaylaya çıkmayı boşlamasından kaynaklanırdı. Söz gelimi Molla Mahmut, Molla Abdullah Manavgat’a göçüp gitmiş, onların oturduğu oba yerleri boş kalmış. Kara Osman Emmi (Osman Koç) davarı satıp kamyon aldı, oba yerleri boş kaldı. Deli Hacı ve kardeşi Osman Dayı öldü geride kalanlar malcılık yapmadı; obaları boş kaldı. Köyden birçok aile Manavgat’a Antalya’ya göçüp yeni işlerde çalışmaya başladılar. Manavgat’taki camcıların babaları eskiden davarcıydı. Ya şimdi? Obalardan bazıları bu göçler sonucu boş kaldı.
………………………….
Ahmetler kuyusunda Erengeriş’li ve Tepeköy’lü nüfus çoğalınca malcılık yapan Ahmetlerli köylülerin su sıkıntısından kalabalıktan rahatı kaçtı oba yerlerine gelmez oldular. Haritalarda “Ahmetler Kuyusu” yazarken oturan Hacıahmetlilerin kalabalıklığını görenler “Hacıahmetli kuyusu “ demeye başladılar.
…………………
O zamanlar Kuyu’da kışın Erengerişi’nde yaşayan Hacı Ahmet, Molla Veli (Telef), Molla Mustafa, gibi ailelerin de obalarının olduğunu hatırlıyorum. Ayrıca Tepeköy ve Sayköy’den de gelip yaylayanlar vardı. Benim çocukluğumda ilkbaharda Kuyu’da oturan Ahmetlerli obası sayısı, diğer köyler oba toplamından çok daha fazlaydı. Hatta köyüz insanlarının çoğunun atası sayılan Pantır Dede’nin mezarı Ahmetler kuyusundadır. Diğer mezarlıklarımız ise:
Aldürbe Mezarlığı
Çırlavık Mezarlığı
Çakılbaşı Mezarlığı olarak sayılabilir.
……………………..
Bu günkü durum:
Kepezliler yaylaya çıkmaz oldu. (Bir oba çıkıyor.)
Bizim köylüler Kumluboğaz’a oturmaz oldu. Ören yerlerinin taşları taşındı, bu taşlarla başka yerlere evler yapıldı.
Ahmetler Kuyusu’ndaki oba yerlerine oturulmaz oldu. Kurna Dibindeki oba yerleri hala boş durmaktadır. Örenler yıkılıp dağılmış durumdadır. Kuyudaki oba yerlerine de bizim köylüler gelmeyince Erengeriş ve Tepeköy’den gelenler ev yaptırdılar ve yazları oturmaktadırlar. Erengeriş ve Tepeköy’den yaylaya çıkanlarda Ahmetler’deki kadar sürü yoktur. Arıcılık veya yaylanın temiz, serin, nemsiz havasından faydalanmak için çıkmaktadırlar.
………………….
Ahmetler köylülerinin yarısı Manavgat’a, Antalya’ya göçüp gitmiş olsa da,
Eskisi kadar çok sürü olmasa da,
Gene de yaylada en çok davar besleyen Ahmetler köylüleridir. Mallarını besleyebilmek için yaylaya ihtiyaçları vardır. O nedenle yayladan vazgeçemeyecekler. Eskiden bu oba yerlerini doldurup taşıran ailelerin bazılarının torunları şimdi bu oba yerlerinde gene malcılık (küçükbaş hayvan besiciliği) yapmaktadırlar. Akdağ’daki oba yerlerinde gene sürüler var. Ancak yazla ve güzle obaları çeşitli nedenlerden dolayı yer değiştirdi. Yazla ve güzle oba yerleri:
İmalı Önü,
İmalı Ardı,
Mahmut Koyağı,
Aldürbe Çapırının Dibi,
Çırlavık gibi yerlerde toplandı.
Bazı köylülerimiz arıcılık yapmaktadır. Arılar vesilesiyle yazın yaylaya çıkmaları gerekiyor.
Arıcılar ise daha çok Aldürbe – Ortataş’ın dibini ve Akkuyu Bucağını tercih ediyorlar. Bazı arıcılarımız da bazı seneler arılarını Kurna Dibi’ne götürmektedirler. Kuyu’da ve Kurna’da arı yayılımı Aldürbe’den 10 gün daha sonra bitmektedir. Eskiden çoğumuz arılarımızı Kuyu’ya koyuyorduk, oradaki sıkışıklıktan dolayı götürenlerimiz azaldı.
Davarı ve arısı olmayan bazı insanlarımız da oralarda doğup büyümüşler; çocukluk anıları var. İnsan çocukluğunun geçtiği yerleri unutamıyor, Gidip görmek oralarda yeniden yaşamak geliyor içinden. Ayrıca yaz aylarında sahil nemden ve sıcaktan kaynarken buralar serin ve sakin oluyor. Bu sakin ve serin ortam da insanları çekiyor.
Çocukluğumda hangi ailenin nerede, hangi yurt yerinde oba kurduklarını, ev yaptıklarını yazdım. Son zamanlarda köylülerimizin bazıları İmalı Önü’nde, Çapırın Dibi’nde, Akkuyu Bucağı’nda güzel toprakdam evler yapmışlar. İki km. ötede Ahmetler Kuyusundaki evler gibi düzgün ve rahat evler. Ama bu gün bu evlerde “felanca” oturuyor demeye çekiniyorum. Çekiniyorum çünkü Akkuyu Bucağı’ndaki 4 toprak damlı eve “kitabına uydurulup” ceza kesilmiş. Köylülerimiz cezalarını ödediler.
Şimdi bir düşünelim:
Yarım saatlik yürüyüş mesafesinde, Ahmetler Kuyusu’nda, aynı arazide Erengerişli ve Tepeköylülerin yaptırdığı aynı tip evlerden daha çok var. Düz mantığa göre, benzer arazide, benzer tip evler yapılmışsa ya hepsine ceza kesilmelidir, ya da hiçbirine.
Bu yaylada senelerden beri Ahmetler, Fersin, Gebece, Erengeriş, Tepeköy ve Kepez köylüleri iç içe beraberce yaşamışlardır. Yardımlaşmanın, dayanışmanın, hoşgörünün, iyi komşuluk ilişkilerinin örneğini vermişlerdir. Arada bir köpek dalaşı olduysa da bunlar iyi komşuluk ilişkilerini bozmaya neden olmamıştır. İnsanlar birbirlerinin kusurlarını da hoş görme yolunu seçmişlerdir.
Bir iki hasta ruhlu bozguncu, insanlarımızı kışkırtmak istediyse de itibar edilmemiştir.
Aldürbe Oluğu’nun yanındaki mezarlıktaki Ahmetler mezarlarının yazılı taşlarını kırıp yok eden zihniyet, Aynı arazideki benzer tip onlarca evden sadece dördünü şikâyet edip “kitabına uydurarak” ceza kestiren sakat düşünce her zaman vardır ve var olabilir. Öte yanda aklıselim sahibi insanlarımız böylesi kışkırtmalara itibar etmemekle kalmayıp bunları önlemeye de çalışmalıdırlar. Yani delisi olan delisini gütmelidir. Gütmezse ne olur? “Bir deli bir kuyuya bir taş atar; kırk akıllı taşı çıkaralım diye uğraşır durur.”
Ünlü düşünürün dediği gibi:
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”
Değişim devam eder. Umarım değişim devamlı iyiye doğru devam eder. Umarım insanlarımız hoşgörü içinde beraberce yaşamaya devam ederler. Sabah ola, hayır ola.
Ali Varol - 26 Şubat 2012 - Manavgat
***
Yazıda geçen yeni sözcük ve deyimler:
Birinin ardına (kıçına) yama olmak: Yama nereye vurulur? Giysinin en çok yıpranan ve en önce sökülen yerine. Buralar da dizler ve oturak bölgeleridir. Vücudun en çok kahrını bu yama vurulan yerler çekmektedir. Birinin ardına yama olursanız siz de onun kahrını çekmek zorundasınız.
Kepeneği terkilemek: Kepeneği taşınabilecek şekilde katlayıp, azık peştamalı ile bağlayarak omuza asmak.
Yurt yeri: İçinde oba da olan hayvanların yayılacağı yakın çevre. Bozlağan bir yurt yeridir ama orada 5 tane oba yeri vardır.
Oba: Hayvan besleyen yörüklerin kendileri ve hayvanlarının barınması için yapılan yapıların hepsi.
Oba yeri: Oba kurulan yer.
Ören: Çadır kurmak için harçsız taş duvardan yapılmış tek odalı ev.
Toprakdam: Çatısı toprak ile örtülmüş tek veya iki odalı yayla evi.
Cirlemek: Kar suları ilkin damla damla akar. Hava ısınınca damlalar birbirine ulanır ve bir iplik gibi uzayarak akar. Buna suyun cirlemesi denir.
Meleğse, melese: İplik ve yün karışımı ince ve seyrek dokunmuş kilim.
***
Obruklarlar yazısı ahmetler.net'tte çıkıncaobruklarla ilgili bir mektup aldım, bu konuda yeni bilgiler var.
***
Hocam umarım iyisinizdir..Ben ufak bir operasyon geçirdim o yüzden fazla bu konularla ve ilgilenemedim, bu kış biraz sağlık sorunu yaşadım..ama operasyondan sonra iyiyim. Bu vesile ile bile olsa beni hatırlayıp düşünmüş olman beni çok mutlu etti.İnanın bende sizleri hep hatırlarım. Arada Özgürle de görüşüyoruz. kurban bayramında Barış ile de tanıştık:) Köyde isen yakında köye geldiğimde bir çayını içmek isterim...
Yayla, oba yerleri konusuna gelince, güzel olmuş, ama oba yerlerine yakın olan oğrukları da yazabilirsin. Mesela; Tomsubaşı’nın Eğrigar’a bakan yüzünde Çağşırlıkta bizim peynir
oğruğumuz vardı, Son göçtüğümüzde kazan, helke, tokat vs gibi fazlalıkları oraya bırakmıştık hala orada duruyorlar. O obruğu pek fazla bilen yok ama uzunca ve küçük bir ağzı var.
Tomsubaşı Çağşırlığı’nın tepesindeki obruklar fazla kar tutmaz, peyniri güzeldir.
Güllübelen obruğu; 2 katlı yaz boyu kar tutar, peyniri güzeldir. Güllübelen’de ben Şabanı salardım obruğa, o peynirleri takardı, ben çekerdim. Bir defasında ekim ayı idi;/
"Şaban, sen burada kal ben gidiyorum dedim, sesimi kestim. Şaban, aşağıda ağlamaya başladı.:)
Aylıca oğruğu;Tek katlı yaz boyu kar tutar..
Bozlağan; 2 katlı yaz boyu kar tutar.
Çakılbaşı obruğu (Kıroğruk): Kar tutmaz, Sayyatak’ın karşısında, Çağşırlık’ın kuzey kıyısında tepede.
Eğrigar koyağında da 2-3 tane var.
İmalı dipsizi; İmalı ininin kuzeyinde kaç metre olduğu bilinmiyor. Taş atınca çok derin olduğu anlaşılıyor. Kuytu bir yerdedir.
Tomsubaşı düneğinin eteğinde; 2 katlı kar tutmaz derin.
Obrukların yerini ve önemini de yazabilirsin.
Selam ve saygılar, yengeme selam…
Ali Varol'un Yazısı
(ahmetler.net'ten alındı)